Şu durumda, haciz ihbarnamelerine itiraz etmeyerek İİK 89/3 maddesine göre borç zimmetinde veya mal yedinde kabul edilip ispat yükü üzerinde bulunan davacının, dosya kapsamına göre borcu olmadığını ispatlayamadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
Zamanaşımı süresinin dolmasından sonra alacaklıya yöneltilen borç ikrarının, zamanaşımı definden zımni (örtülü) feragat anlamına geldiği, öğretideki baskın görüşlerle ve yargı inançlarıyla da doğrulanmaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 19.11.1963 T. 5924-6419 sayılı kararı). Dahası, zamanaşımı süresinin dolmasından sonra alacaklıya karşı bir borç ikrarında bulunan borçlunun, bu borç ikrarına dayanılarak açılan davada zamanaşımı defini ileri sürmesi, çelişkili davranış yasağını oluşturur. Bu durum Medeni Kanun’un 2 nci maddesine aykırı olup, hukuken korunamaz
Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 146. maddesi hükmü gereğince on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır ve bu süre sözleşmenin ifa olanağının doğması ile işlemeye başlar.
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 23/02/2023 Tarih, 2022/7265 E. – 2023/1093 K. MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan temyiz incelemesi sonucunda İlk Derece Mahkemesi kararı Yargıtay 14. Hukuk Dairesince bozulmasına karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesi bozma ilamına uyularak davanın kabulüne karar vermiştir. İlk Derece […]
